2 Temmuz 2012 Pazartesi

48 yıl önceki İzmir Elektrik Fabrikası


1964’te İzmir Elektrik Fabrikası’nda müdürlük yapan Süha Tarman, fabrikanın sadece İzmir için önemli olmadığını; o dönem Türkiye’de buharla çalışan santrallerin içinde de ilk 10’a girdiğini söylüyor. Tarman, “Belçikalılar tarafından yapılan bu santral İzmir’in bir nevi beyniydi” diyor.


Elektrik Fabrikası diye gittik, nereden başlayacağımızı bilemedik. Süha Tarman kendini bir koleksiyoner olarak tanımlamasa da arşiv yapmaya çok meraklı biri. Hem tarihi kitaplar hem de yaşamına dair birçok fotoğraf, yazı ve diğer belgeleri saklamış. Elektrik Fabrikası’nda müdürlük yaptığını biliyorduk ve buna dair bilgileri almak için gittik yanına. Ama o bize okuduğu Saint Joseph okuluyla ilgili belgelerden sünnet düğünün davetiyesine kadar, hatta 1967 senesinde Özgörkey’e girerken yaptıkları ilk 2 aylık sözleşmeyi bile gösterdi. Bunun yanı sıra İzmir’le ilgili haber kupürleri, pul koleksiyonu, eski plaklar ve daha birçok sayamadıklarımızı… Son olarak aklımızın ucundan bile geçmeyen İzmir Life’ın bir arşiv dosyasını çıkardı.

Farklı konularda yaptığımız kısa bir zaman yolculuğundan sonra geldik Elektrik Fabikası’na. Yıllardır otobüsle önünden geçerken sıkılmadan, her gördüğümde hep o ilk heyecanı yaşatan görkemli binaya. Acaba kimler bu binanın yaşayan haline tanık olmuştu, kimler anı olsun diye yaşamadıkları nice olayları yıllar sonra anıp durmuştu? Biz de bu acabaları kovalarken rastlamıştık Süha Tarman’a. İşte Tarman’dan 48 yıl öncesinin Elektrik Fabrikası… 

Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1937 doğumluyum. İzmir’de doğdum. Tahsilimin büyük bir kısmını İzmir’de yaptım. İlkokulu Asansör okulunda, ortaokulu Saint Joseph’te, liseyi ise İstanbul’daki Saint Joseph’te okudum. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Bölümü’nden 1960 senesinde mezun oldum. Askerlik görevimden önce 1960 yılında Eshot’a girdim. Önceki yıllar elektrik şebekesinde çalıştım. Askerlik görevimin sonunda ise 1963’ten itibaren İzmir Elektrik Fabrikası’nda önce stajyer mühendis olarak, daha sonra da 1964’te elektrik fabrika müdürü olarak çalıştım. Fabrikada 1 yıl müdürlük yaptıktan sonra beni Eshot genel müdür muavinliğine aldılar. 1967’de ise Eshot’tan ayrılarak Özgörkey Grubu’na girdim. 43 sene de Özgöykey’de çalıştım. İş yaşamımda tam 50 yılımı doldurduktan sonra emekli oldum.

Süha Tarman İzmir Elektrik Fabrikası'ndaki çalışma arkadaşları ile birlikte
   
 Elektrik Fabrikası kaç yılında kuruluyor ve ne kadar hizmet veriyor?

1928 yılında kurulmuş bir tesis. Soma’dan gelen 0–10 milimetre yıkanmış toz kömürle çalışan bir santraldi. 1928’den sonra yapılan gelişmelerle, en son 1956 yılında kurulan gruplarla, 40 bin kilovatlık bir güce sahipti. Biz günde ortalama 400 ton kömür yakarak İzmir’in büyük bir bölümünü beslerdik. İzmir tabi daha da büyüdü ve enterkonnekte şebekeye bağlandı. O bağlandıktan sonra santralin de eskiliği nedeniyle, binada bazı ufak tefek onarımlar yapılmasına rağmen, fabrika Eshot İzmir Belediyesi’nden Eti Bank’a, daha sonra da Türk Elektrik Kurumu’na geçti. Maalesef hatırladığım kadarıyla 1987 yılında devreden çıkarıldı.

Bu fabrikanın o dönemki İzmir için önemi neydi?

Sadece İzmir için değil, Türkiye’deki buharla çalışan santrallerin içinde ilk 10’a giriyordu. Belçikalılar tarafından yapılan bu santral İzmir’in bir nevi beyniydi. Ama İzmir’in -bilhassa fuar zamanı- elektrik sarfiyatının fazla olduğu dönemlerde çok sıkıntı çekerdik. Bu dönemde Karşıyaka tarafında Turyağ fabrikası, İzmir bölümünde de Şark Sanayi fabrikası yardımcı olarak bizden elektrik çekmezdi. Elde ettiğimiz bu elektrikle de fuarı beslerdik.

Fabrikada arızalar sık olur muydu?

Tabiî ki arızalar oluyordu. Hatta bir ara, o dönem belediye başkanı olan Osman Kibar’ın kayınpederi asansörde kalıyor. Biz de o zaman büyük bir arıza oldu. Osman Kibar açtı bana telefonu “Oğlum bir an önce cereyan ver. Kayınpederim asansörde kaldı” diye. Bizim yapacak bir şeyimiz yoktu. Fakat o sürelerde ikinci bir alternatifimiz vardı. Enterkonnekte şebekeye de bağlı olduğumuzdan en kısa zamanda elektrik verdik.

Sokaktan geçerken bile Osman Kibar bazı lambaların yanmadığını gördüğü zaman direkt olarak -o zaman yeni telsizleri getirmiştik Eshot’a- bizi arardı, işte şuralarda arıza var, şu lambalar yamıyor diye. Yani bir belediye reisi olarak teferruatıyla bu kadar işe de karışırdı.

Kumanda Dairesi

 Çalışma ortamınız nasıldı?

Fabrika çok eskilerde yapıldığı için filtreleme sistemi yoktu. İlk işe başladığım gün böyle fabrika içinde gezerken, gözüme kömür tanecikleri kaçtı. Ben ovmaya başladım falan... Personel o kadar alışmış ki hemen kağıdı kıvırarak gözümden tozu aldılar. Ben ondan sonra hiçbir zaman havaya bakmadan, fabrikada hep yere bakarak yürüyordum.

Oraya müdür olduğumda 26 yaşındaydım. Bir disiplin vardı Belçikalılardan kalma. Belçikalılar fabrikayı 1945 yılında Eshot’a devretmişler ama orada çalışanlar oraya kısa pantolonluyken girmiş. Elektriği, kazanı ve türbini öğrenmişler. Bu üç bölümün de üç yaşlı şefi vardı. Toz toprak içinde senelerce çalışmışlar, gecesini gündüzünü hiç bilmeyen insanlardı. Ve ben sabah 8’de işbaşı yaptığım zaman 15 dakika sonra 3’ü de sırayla gelirdi. Hepsi o zaman 65-70 yaşlarındaydı. Ellerinde defterleri o gece olan bütün olayları teker teker anlatırlardı. Olan arızaları bildirirler, gece çalışmışlarsa ihtiyaçlarını belirtirler, o disiplinle defterlerini getirirler, bana gösterirler, imzalatırlardı ve işlerinin başına giderlerdi. Ben böyle bir disiplini askerlik de dahil görmedim.



Çalıştığınız dönem yaşadığınız enteresan bir olay var mı?

Daha stajyer olduğum, elektrik şebekesinde çalıştığım bir dönemde, yani 1960 yılı sonunda Şark Sanayi Fabrikası denen bir müessesenin, elektrik borcunu ödemediği için bir cumartesi günü elektriğini kesmemi istediler. Ben vazifemi yapabilmek için görevli arkadaşları fabrikaya yolladım ve elektriklerini kesmelerini istedim. Orada çalışan 2 bin civarında işçi varmış. Bunun için oradakiler itiraz ettiler. Ben de, cumartesi öğleden sonra genel müdürlükte kimse olmadığı için, yetkili olduğum için kesmek zorundaydım. Şark Sanayi’den büyük itirazlar oldu, bizim elemanları oraya sokmadılar. Daha önceki bir trafo merkezinden bunların elektriğini kestirdik. Bir süre sonra o zaman vali ve belediye reisi olan bir Paşa (Burhanettin Uluç) telefonla beni aradı ve alenen şöyle bir konuşma oldu aramızda: “Sen kimsin?” dedi bana. Ben de tanıttım kendimi. “Sen mi kestin Şark Sanayi’nin cereyanını” dedi. Ben de “Evet ben kestirdim genel müdürlükten gelen belgeyle” dedim. “Bana bak ben senin kafanı keserim” dedi, “Derhal ceryan vereceksin!” Tabi sıkıyönetimdeyiz, koskoca vali ve belediye başkanı beni arıyor ve bu emri veriyor. Hiç düşünmeden elektriği açtırdım. Genel müdürlükten de bana niye açtın diye kimse bir şey demedi.


Fabrikanın içindeki makinelerin kapandıktan sonra Koç Holding’in müzesine gittiği söyleniyor. Bununla ilgili bilginiz var mı?

Ben de çok araştırdım onu. Koç Holding’in İstanbul’da bir müzesi var sanayi müzesi, bir de Ankara’da Nallıhan tarafında var. Ben merakımdan muhtelif defalar Nallıhan’daki müzeye telefon ettim. Ama onlarda bu tip jeneratörleri ve fabrikanın parçalarını daha teşhir etmediklerini, belki depolarında olabileceklerini söylediler. Fakat bunların hepsinin yok olduğunu düşünmüyorum. Belki kazanları parçaladılar saklıyorlar. Ama o buhar türbinlerinin ve jeneratörlerin bir yerde olduğunu düşünüyorum. Bunun da Koç Müzesi’nde Ankara’da olduğunu duydum. Ama bunun haricinde, son zamanlara kadar İzmirde’ki Havagazı Fabrikası’nın ilerisinde olan bölümünde, ana kumanda odası hala duruyordu. Bütün temennim bu kumanda odasının aynı yerde, aynı düzende, bizlerden de gerekirse yardım alınarak bir müze halinde saklanması.



Şimdi oradan geçerken ne hissediyorsunuz o halini görünce ve şimdi ne olarak kullanılmasını istersiniz?

Kahroluyorum, bakmaya kıyamıyorum ancak resimlerle avunuyoruz. Şu anda Santralistanbul denen müzeyi de ben ayrıca gezdim. Yalnız bir müze olarak değil, aynı zamanda yeni teknolojiyi de gösteren, bazı deneyler ve diğer konularla ilgili, yani bilimsel müze olarak bu tesisin açılmasını canı gönülden isterim. Burayı bir resmi daire olarak falan değil de mutlak suretle bir teknik müze olmasını isterim. Bu teknik müze içinde yalnız elektrik de olmaya bilir. Eshot’un eski vergilerinden su fabrikasıyla, troleybüs, otobüslerle ilgili bazı belgeler ve materyalleri vardır. Bunların da orada teşhiri olabilir. Bir eğitim bölgesi olur burası. Yeri de iyidir. Çok da güzel olur. Bunun için elimden gelen her şeyi yaparım. Elimdeki diğer belgeleri, fabrikanın eski fotoğraflarından tutun da eğitimle ilgili projeleri, APİKAM’a verdiğim halde, yardımcı olabilirim.

İzmir Life Temmuz 2012 
Fotoğraflar Süha Tarman'ın arşivinden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder