3 Eylül 2012 Pazartesi

Cinsel kimliklerini politik olarak sunmalarının nedeni Öldürülmemek, iş sahibi olabilmek, barınabilmek…




Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği; lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve travesti bireylere yönelik yapılan hak ihlallerine karşı mücadele ediyor. Şu an, en acil müdahaleye trans kimliklerin ihtiyacı olduğunu söyleyen Erdem Gür, “Eşcinseller ve biseksüellerde psikolojik şiddet veya gerilim yaşanıyor. Bunu küçük gördüğüm için söylemiyorum, ama diğer tarafta ölümlerle sonuçlanan bir durum var” dedi.


Türkiye’de nereye elinizi atsanız bir ayrımcılıkla karşılaşıyorsunuz. Bitmeyen ön yargılar ve “öteki” denileni anlamaya yönelik katı tavırlar, bir gün bilinçsizce bu tavrı takınanları da farkında olmadan ötekileştirebiliyor aslında. Maalesef birçok farklı alanda yapılan ötekileştirmelerden, bu kez LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, travesti) bireylerin karşılaştıkları sorunları dile getirmek istedik. Onlar ataerkil bir yapının hüküm sürdüğü bu topraklarda birçok hak ihlaline uğrarken, uyarılar ise bu bireylerden bir olumsuzluk görülebileceği yönünde oluyor. Uyarılması gereken kişiler şaştığında, diğer taraftan ayrımcılık da dağ gibi büyüyor.

Siyah Pembe Üçgen İzmir, LGBT bireylerin sesini duyurmak için mücadele eden ve haklarının korunması için çalışmalar yapan bir dernek. Eşcinsel, biseksüel ya da trans kişilerin varlığı insanlık tarihi kadar eski ve tabiî ki bu kişilere karşı gelişen ön yargılar da… Siyah Pembe Üçgenin anlamı da Nazi dönemine uzanıyor. Toplama kamplarında sadece Yahudiler yoktu. Aynı zamanda eşcinseller de vardı. Bu kamplarda siyah üçgen; eşcinsel, biseksüel ve seks işçisi kadınlar için kullanılırken, pembe üçgen ise eşcinsel erkekler için kullanılıyormuş. Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği de -günümüzde direk kollara takılan bir işaret olmasa da- bu tür ayrımcı etiketlemeleri kaldırmak için mücadele ediyor.

İzmir’deki LGBT örgütlenme 90’ların başına denk geliyor. Çeşitli oluşumlar farklı isimler altında bir araya gelmiş, fakat kayıtlı örgütlenme modeli olarak ilk kez 2009 yılında Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği kurulmuş. Dernekle ilgili bilgileri ve LGBT bireylerin karşılaştığı sorunları dernek üyelerinden Erdem Gür, Deniz Solmaz ve Ozan Ünlükoç’tan öğrendik.

Trans cinayetlerinde ilk 3’teyiz

Dernek kurulur kurulmaz örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik bir muameleyle karşılaşmış ve İzmir Valiliği’nin talebiyle, savcılığa kapatılması yönünde dava istemi olmuş. 4. duruşma da ise davayı kazanmışlar. O süreci Erdem Gür şöyle anlattı: “O dönemde bizim ilk dernek üyemiz Azra Has, İzmir’de seri katil cinayeti diye duyurulan olayda 3. kişi olarak öldürüldü. Bu da kamuoyunda yer buldu. Medyanın dili çok ötekileştirici ve ayrımcıydı. Diğer öldürülen kişilerin meslekleri yazılırken, Azra’nın mesleği travestilikmiş gibi onu ‘Travesti Azra Has’ diye andı medya. Bu belki savcıyı ya da hakimi de etkilemiş olabilir ki bu cinayetten sonraki ilk duruşmada davanın reddiyle sonuçlanan bir duruşma yaşadık. O dönemden bu döneme yasal düzeyde başka herhangi bir sorun yaşamadık.”

Dernek içinde medya, sağlık, hukuk, kadın gibi gruplarının olduğunu ifade eden Deniz Solmaz, hukuk grubu olarak her anlamda hak ihlaline uğrayan LGBT bireyler için karakola gittiklerini, dava açıp, takip ettiklerini dile getirerek; “Aslında daha çok trans bireyler üzerinde çalışıyoruz” dedi. Erdem Gür de trans kimliklerin görünür olduğu için LGBT camiası içinde en acil müdahaleye ihtiyacı olan kişiler olduğunu söyleyerek, “Eşcinseller ve biseksüellerde psikolojik şiddet veya gerilim yaşanıyor. Bunu sorun hiyerarşisi ya da küçük gördüğüm için söylemiyorum, ama diğer tarafta ölümlerle sonuçlanan, hem devletin hem insan haklarını savunan herkesin önceliğini alması gereken bir durum var. Çünkü Türkiye, Avrupa genelinde nefrete dair trans cinayetleri konusunda ilk 3’te yer alıyor” diye konuştu.

İzmir’de LGBT olmak

Türkiye’nin diğer şehirlerine oranla LGBT bireyler için İzmir’i nasıl değerlendirdiklerini sorduğumuzda Gür; “İnsanlar liberal sistemde alım satım gücü iyi olduğu sürece özgür bir hayat yaşadıklarını düşünerek böyle bir yanılsamanın içine giriyorlar. Türkiye’de en sık yaşanan şehirlerden biri de İzmir. Türkiye’nin her yerinde olan ayrımcılığın burada da hala çok yoğun bir şekilde yaşandığını düşünüyorum. Son 3 ay içerisinde 3 tane trans kadın cinayeti oldu” dedi. Ozan Ünlükoç ise insanların “Ben sana saygı duyuyorum” derken bile kendilerini bir üst olarak konumlandırdıklarını ve hiçbir LGBT bireyin böyle sahtece bir saygıyı görmesi gerektiğini düşünmediğini belirtti.   

Deniz Solmaz, Avrupa’da LGBT bireyler açısından yasal düzenlemeler olsa da trans bireyler söz konusu olduğunda Türkiye’den pek de farklı olmadığını dile getirdi. İsveç’te nefret suçları yasasının olduğunu ama bunun trans kadınları kapsayan bir yasa olmadığını vurgulayan Solmaz, “Fransa’da seks işçilerine devlet karışmıyor, keyfi muameleler uygulamıyor ama bir alan vermiş, her ay cinayet olmasa da her gün muhakkak birileri darp edilip, gasp ediliyor” dedi. İstihdamın LGBT bireyler için sorunlu olduğuna da dikkat çeken Solmaz, hayatlarını devam ettirebilmek için seks işçiliği yapmak zorunda kalan trans kadınların olduğunu söyledi. Solmaz, polisin trans bireylerin yaşadıkları sıkıntılara karşı duyarsız olduğunu ifade ederek, “Üst üste 15-20 kere polisi aradığımı biliyorum. Evin camları kırılıyor, çelik kapıyı baltayla kırıyorlar, ama polis gelmiyor” dedi.

“Biz de bütün insanlar kadar cinsellik düşünüyoruz”

Erdem Gür, en çok karşılaştıkları ön yargının LGBT olmanın bir hastalık olarak görülmesi ile sürekli cinsellik düşündüklerine yönelik yaygın düşüncenin olduğunu söyleyerek, “Biz de bütün heteroseksüeller, bütün insanlar kadar cinselliği düşünüyoruz” dedi. “Hal ve hareketlerime, düşüncelerime yön veren şey cinsel kimliğim değil” değil diyen Erdem Gür ise “Cinsel kimliğimizi politik bir şekilde sunuyor olmamızın nedeni, LGBT’lerin baş tacı yapılması değil, öldürülmemek, iş sahibi olabilmek, barınabilmek, ulaşabilmek” dedi.

Türkiye’de cinsel yönelime ve cinsiyet kimliğine dair hukuki bazda herhangi bir ayrımcı mevzuatın olmadığını ifade eden Gür, “Ayrımcılığa sebebiyet veren şey, yasalardaki muğlaklıklar, yasaların hakimlerin, savcıların yorumuna açık olması. Bu ayrımcı yorumların ortadan kalkması, hakimlerin ve savcıların insan hakları alanında daha fazla çalışmalar yapmasıyla olacaktır. Eğer konuyla ilgili bilgeleri yoksa ve yanlış yorumlayabileceklerini düşünüyorlarsa gelin birlikte çalışalım” diye konuştu. Gür, Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği olarak, ideolojilerini ve savunuculuk alanlarını homofobi, bifobi ve tarnsfobi karşıtlığı üzerinden yaptıklarını ekleyerek, “İnsan haklarına duyarlı olan herkes gelip bizimle çalışabilir” dedi. 

İzmir Life Dergisi
Eylül 2012