4 Şubat 2015 Çarşamba

İmge, imge…

Gördüğün her şeyi, yaşadığın tüm ayrıntıları ilgili ilgisiz herkese anlatmak istersin. Bu dönem dönem olur fakat pek de üzerinde durmazsın. Yaşadıklarının seni mutlu etmesine ya da (kadınsan) hormonlarına bağlarsın belki… Veya bağlayacak bir ip-ucu bulamazsın. “Öyle gelişine” derler ya, gelişine yaşayıp gidene bakmazsın bile.

Meğer ben, kapı açık kaldığında öyle oluyormuşum.

Sıradan bir günde sigaramı yakıp denizi izlerken, nereden peydahlandığı belli olmayan paylaşım isteğimin üzerinde niye düşündüğümü bilmezken, kapının açık olduğunu fark ettim.

Kapılar, kapılar, imgeler, imgeler… Beni sizler var ettiniz, bir de sizler terlettiniz.