28 Şubat 2012 Salı

Kudret (narı)

Koşarken çayını höpürdeterek içti; amuda kalkarken sigarasından derin bir nefes çekti; recmedilirken –düşen başından öldü sanmayın- içi geçti. Hiç kimsenin, birbirinin yazdığını görmeden oynadığı oyunun sonunda, açılan kağıttan çıkan anlamsız cümleler gibi bunlar. Sonsuz hayal gücünle, sonsuz yorumlar getirdiğin bilmediklerin ya da bilmediğinden ötürü betonlaşan beynin. Her ikisi de muhtemel.

Kudret, kafasını kurcalayacağını düşündüğü şeyleri öğrenmeyi sevmezdi. “Göz görmeyince, gönül beton olur.” der, bu sözü de tamamen kendisine mal ederdi. Yıllarca isminin anlamını soranlara “güç, iktidar” cevabını vererek kendine olan güvenini muktedir kıldı. Fakat günlerden olmaz olası bir gün, annesi küçükken kesilen parmağına kudret narı sardıklarını, parmağının hemen iyileştiğini görünce de oğlu olursa adını “Kudret” koymaya karar verdiğini anlattı. İşte o zaman, turuncu bir kudret narından ibaret olan isminin öyküsünü dinleyen Kudret, “öğrenmeme”yi kırılan kalbini betonlaştıran en güçlü perdahlama yöntemi saydı.

Bilmemek, gücü; kıyısından köşesinden görmek, sonsuz yorumların başlangıcını; tamamıyla öğrenmek ise kudret narı merheminin yumuşaklığındaki kırılgan kalbini hatırlattı.
Bir ömür…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder